Mum söndü olayı nedir
Selam
Mum söndü olayı mecusilerden (alev'ilerden) gelen bir gerçektir. Alev'i aleve tapan yani ateşe tapan mecusi demektir. Türkiyedeki batıl alevi zihniyeti esasen şia- şii inancıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında müslüman alimler teker teker şehid edilince aynı zamanda başka din adamlarından da öldürülenler oldu. Bunların kimler olduğunu muhtemelen yahudilerin en batıl üzere olan paraya tapanları seçti. Lozan görüşmelerinin ikinci turuna lider tayin edilen ( kamal atatürk tarafından) hayim naum bu yahudilerin en bilinenlerinden biridir.
İşte böylece osmanlının toprakları birer birer ingiliz maşalarına peşkeş çekilerek ( hicaz,mısır,libya,dimeşk, bağdat,yemen,balkanlar,vs, vs,) alimleri teker teker öldürüldüler.
Yahudi kodomanların önerisi ve ingilizlerin onayı ile, gavur okullarında tahsil gören; müşrik, münafık,zındık veya tamamen kafir olanlar iş başına getirildi (memur yapıldı) . Gavur ülkelerindeki yasalar da hüküm olarak meclislerde onaylatıldı. İlginçtir ki, o iş başına getirilen gavurlaşmış münafıklar da kendilerini müslüman bilirlerken gavur yasalarıyla nasıl müslüman ülke yönetileceğini hiç mi hiç düşünmediler çünkü şeytan onlara başı kıçı açık kadınların sokaklarda fuhşiyata önayak olmalarını güzel gösterdi. Sinemalar, tiyatrolar, danslar, balolar, şarap partileri, şarkılı türkülü alemler, saraylarda sex partileri.... derken dinin esasları tamamen unutuldu.
Şimdiye yine konumuza dönelim. türk dil kurumu, osmanlıcayı silmek ve yerine yeni bir dil getirmek için kuruldu ki osmanlıcanın çoğu arapça ve farsça kelimelerden ibaretti. O kelimeler halk içinde kullanıldığı sürece din silinemezdi. Mecusi kelimesi alev'i olarak olarak sözlüklere işlendi. Halk yeni harfleri bilmediği için yıllarca o sözlükleri kimse okumadı. O sözlükleri okuyanlarda türkiye devletinin okullarında okuyanlardı. Yani 1931-1951 yılları arasında 'Kur'anı Muhammed uydurdu yazdı" yalanı ile okutulan tamamen dinsizlik okullarında okuyanlar. Yani, insanlar ile maymunların atası aynıdır zihniyeti ile maymundan türediğini ve hiçbir inanca mensup olmaya gerek olmadığı zihniyetine sahip olanlar okudular. ( 1985 yıllarına kadar devletin okullarında her sınıfta kara tahtanın üzerinde sürüngenlerden fareye, fareden maymuna, maymundan insana doğru evrimleşen insan resimleri vardı.)
Uzatmayalım, Sonunda şu oldu; mecusilerde yani alevilerde ana ile kız kardeş ile yatmak serbest. Bu zihniyet kelimenin yanlış çevirisinden ötürü şiilere isnad edildi.
Türkiyedeki aleviler, kendilerini şii olarak bilmiyor olabilir. Nitekim kendilerini ehl-i sünnet olarak niteleyenler de nasıl ki birçok fırkaya ayrıldılarsa şii olarak tanımlayanlar da birçok fırkaya ayrıldılar.
İbadethanelerinde saz çalıp oynayarak sevaba girdiklerini sanan bir cahil sınıf. Üstelik, müziğin dinin hiç bir yerinde yok iken. Üstelik çalgı aletlerinin taa Kabil zamanında bizzat şeytan tarafından kabilin çocuklarına öğretildiği bilinirken. Üstelik, alimlerin ilahi dahi olsa çalgı aletlerinden müzikten uzak durun dedikleri sabit iken.
hayri16@hotmail.com
Mum söndü olayı mecusilerden (alev'ilerden) gelen bir gerçektir. Alev'i aleve tapan yani ateşe tapan mecusi demektir. Türkiyedeki batıl alevi zihniyeti esasen şia- şii inancıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında müslüman alimler teker teker şehid edilince aynı zamanda başka din adamlarından da öldürülenler oldu. Bunların kimler olduğunu muhtemelen yahudilerin en batıl üzere olan paraya tapanları seçti. Lozan görüşmelerinin ikinci turuna lider tayin edilen ( kamal atatürk tarafından) hayim naum bu yahudilerin en bilinenlerinden biridir.
İşte böylece osmanlının toprakları birer birer ingiliz maşalarına peşkeş çekilerek ( hicaz,mısır,libya,dimeşk, bağdat,yemen,balkanlar,vs, vs,) alimleri teker teker öldürüldüler.
Yahudi kodomanların önerisi ve ingilizlerin onayı ile, gavur okullarında tahsil gören; müşrik, münafık,zındık veya tamamen kafir olanlar iş başına getirildi (memur yapıldı) . Gavur ülkelerindeki yasalar da hüküm olarak meclislerde onaylatıldı. İlginçtir ki, o iş başına getirilen gavurlaşmış münafıklar da kendilerini müslüman bilirlerken gavur yasalarıyla nasıl müslüman ülke yönetileceğini hiç mi hiç düşünmediler çünkü şeytan onlara başı kıçı açık kadınların sokaklarda fuhşiyata önayak olmalarını güzel gösterdi. Sinemalar, tiyatrolar, danslar, balolar, şarap partileri, şarkılı türkülü alemler, saraylarda sex partileri.... derken dinin esasları tamamen unutuldu.
Şimdiye yine konumuza dönelim. türk dil kurumu, osmanlıcayı silmek ve yerine yeni bir dil getirmek için kuruldu ki osmanlıcanın çoğu arapça ve farsça kelimelerden ibaretti. O kelimeler halk içinde kullanıldığı sürece din silinemezdi. Mecusi kelimesi alev'i olarak olarak sözlüklere işlendi. Halk yeni harfleri bilmediği için yıllarca o sözlükleri kimse okumadı. O sözlükleri okuyanlarda türkiye devletinin okullarında okuyanlardı. Yani 1931-1951 yılları arasında 'Kur'anı Muhammed uydurdu yazdı" yalanı ile okutulan tamamen dinsizlik okullarında okuyanlar. Yani, insanlar ile maymunların atası aynıdır zihniyeti ile maymundan türediğini ve hiçbir inanca mensup olmaya gerek olmadığı zihniyetine sahip olanlar okudular. ( 1985 yıllarına kadar devletin okullarında her sınıfta kara tahtanın üzerinde sürüngenlerden fareye, fareden maymuna, maymundan insana doğru evrimleşen insan resimleri vardı.)
Uzatmayalım, Sonunda şu oldu; mecusilerde yani alevilerde ana ile kız kardeş ile yatmak serbest. Bu zihniyet kelimenin yanlış çevirisinden ötürü şiilere isnad edildi.
Türkiyedeki aleviler, kendilerini şii olarak bilmiyor olabilir. Nitekim kendilerini ehl-i sünnet olarak niteleyenler de nasıl ki birçok fırkaya ayrıldılarsa şii olarak tanımlayanlar da birçok fırkaya ayrıldılar.
İbadethanelerinde saz çalıp oynayarak sevaba girdiklerini sanan bir cahil sınıf. Üstelik, müziğin dinin hiç bir yerinde yok iken. Üstelik çalgı aletlerinin taa Kabil zamanında bizzat şeytan tarafından kabilin çocuklarına öğretildiği bilinirken. Üstelik, alimlerin ilahi dahi olsa çalgı aletlerinden müzikten uzak durun dedikleri sabit iken.
hayri16@hotmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder